Salihli Özel Medigüneş Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Op.Dr.Seçkin Meriçeli, vatandaşları adenoviral konjonktivit salgınına karşı uyardı.
Op.Dr.Meriçeli “Son günlerde özellikle İç Ege Bölgesinde daha sık görmeye başladığımız, toplumda geniş salgınlara yol açarak iş gücü ve üretim kayıplarına neden olabilen bu sorunun gözlerde oluşturduğu kızarıklık, şişlik ve kaşıntı gibi rahatsızlıkların yanı sıra, uzun dönemde bağışıklık sistemi sekelleri nedeniyle görme kalitesinde kalıcı azalmaya yol açabilmektedir” dedi.
“Önemli problemlere yol açıyor”
Salgının gözlerdeki kızarmanın yanı sıra yol açtığı batma ve yaşarma gibi sorunlara değinen Op.Dr.Meriçeli “Hastanın yaşam kalitesinin ciddi oranda düşmesine neden olan enfeksiyöz konjonktivitler, göz kliniklerine yapılan başvurular arasında ilk sıralarda yer alıyor. Gözün ön yüzeyi ile kapakların iç yüzeyini örten ve dışarıdan şeffaf olarak görülen zar yapısındaki dokunun iltihaplanması sonucu ortaya çıkan konjonktivitler, tedavi edilmediği taktirde aylarca sürebildiği gibi, gözde kalıcı astigmat gibi geri dönüşümsüz hasarlara neden olabiliyor. Viral konjonktivitin çok kolay bulaşabildiği gibi salgınlara yol açabilmektedir. Özellikle yüzme havuzlarından, ortak kullanılan makyaj malzemeleri, gözlük, havludan bulaşabilir. Enfeksiyonu olan kişilerin havuz kullanımının engellenmesi ve uyarılması önemlidir”
“Bulaşma riski haftalarca sürüyor”
Çocuklarda bakteriyel, yetişkinlerde ise viral konjonktivitlerin daha sık görüldüğünü dikkat çeken Op.Dr.Meriçeli, “Virüslere bağlı konjonktivitlerde enfeksiyon sebeplerinin başında ise adenovirüsler geliyor. Çevresel etkenlere dirençli olması açısından önem taşıyan adenovirüsler oda ısısında haftalarca kalabildiği için bulaşma riski de artıyor. Sıklıkla el ve göz teması ile solunum damlacıkları yoluyla bulaşan adenovirüsler, vücuda burun, boğaz veya göz yoluyla giriyor. Bulaşıcılık ateş ve faranjit gibi bulgular ortaya çıkmadan önce 2-12 gün süren kuluçka evresinde başlıyor ve sonrasında da 2-3 hafta devam edebiliyor. Aile içinde diğer bireylere bulaşma riski ise yüzde 10-50 arasında değişiyor. Bu nedenle hastanın çevresindekilerin de hijyen kurallarına çok dikkat etmeleri önem taşıyor” diye konuştu.
“Tek taraflı başlayıp diğer göze geçiyor”
Virüsün kendi içinde farklı alt tipleri bulunduğunu ve enfeksiyonun sebebi olan tipine göre hastalığın ciddiyetinin değişebileceğini ifade eden Op.Dr.Meriçeli “Ateş, farenjit, rinit ve kulak önünde şişlikle birlikte başlayan konjonktivit, sıklıkla tek taraflı ortaya çıkıyor, 1-3 gün içerisinde diğer tarafa geçiyor. Adenovirüslere bağlı enfeksiyonların, enfeksiyöz evre ve bunu takip eden enflamatuar evre olmak üzere iki basamaklı olarak ilerliyor” dedi. Hastalığın yaklaşık ilk iki haftasını oluşturan enfeksiyöz evrede yaşanılanları şöyle anlatan Op.Dr.Meriçeli “Hastalar şiddetli yabancı cisim hissinden şikayet ediyor. Bunu kapaklarda belirgin şişlik, gözlerde sulanma, kaşınma, ışık hassasiyeti, ağrı ve bulanık görme takip ediyor. Benzer bulgular 2-7 gün sonra diğer gözde kendini gösterebiliyor. Bazen göz içerisinde zar oluşumu da ortaya çıkabiliyor ve ilaç tedavisine rağmen şikayetler 10-15 gün boyunca tüm şiddetiyle devam edebiliyor. Enflamatuar evre ise enfeksiyondan 15-20 gün sonra başlıyor ve bu evrede gözün önünde saydam tabakasında lekelenmeler gelişiyor. Bazı hastalarda haftalar hatta yıllar boyunca devam edebilen bu lekelenmeler, saydam tabakanın yüzeyinde düzensizliğe ve ışık dağılmasına yol açarak görmede azalmaya neden olabiliyor.”
“Tedavi boyunca hijyen kurallarına dikkat şart”
Adenovirüslere bağlı konjonktivitin kesin bir tedavisi bulunmadığını ve belli bir seyir izleyen hastalığın üç hafta içerisinde kendiliğinden düzeldiğini belirten Op.Dr.Meriçeli “Geleneksel olarak akut adenoviral enfeksiyonda elleri yıkamak,suni gözyaşları, gözde kızarıklık ve sulanma geçene kadar ev dezenfeksiyonu uygulamak yarar sağlıyor. Suni gözyaşları, soğuk uygulamalar hastanın şikayetlerinin azalmasına yardımcı olabiliyor. Aynı zamanda göz doktorunun önereceği ilaçların da düzenli olarak kullanılması gerekiyor. Hastalığın etkin bir tedavisi veya aşısı olmadığı için korunma yöntemlerinin büyük önem taşıyor. Kişilerin mümkün olduğunca çevrelerindekilerle mesafelerini korumaları, tokalaşma, sarılma, öpme gibi selamlaşma jestlerinden kaçınmaları, damlalarını koymadan ve koyduktan sonra sık sık ellerini yıkamaları, tek kullanımlık kağıt peçeteleri tercih etmelerinde yarar görülüyor” sözlerine yer verdi.
Kaynak: Sektör Gazetesi